Fârâbî şehirleri ikiye ayırır;
(1) Erdemli şehir,
(2) Erdemli olmayan şehir.
Erdemli olmayan şehrin cahil şehir, fâsık (bozuk) şehir, değişebilen şehir ve sapık şehir olmak üzere dört şekli vardır. Yine bu erdemli olmayan şehirlerden cahil şehirleri, zaruri, değiştirici, bayağı ve bedbaht, haysiyete düşkün, zorba ve demokratik şehir olmak üzere altı kısma ayırır. Fârâbî’nin idealinde gerçekleştirmek istediği erdemli şehirdir. Bu anlamda onun erdemli şehri, Platon’un ideal şehir tasarımına benzemektedir. Fârâbî’ye göre erdemli şehir, büyük, orta ve küçük olmak üzere üç çeşittir. Büyük erdemli şehir, dünyanın ma’mur tüm bölgelerinde; orta erdemli şehir, dünyaki tek bir milletin bir araya gelmesiyle; küçük erdemli şehir ise, herhangi bir milletin yerleştiği bölgede tek bir şehir meydana getirmesi ile oluşur. Fârâbî, erdemli şehri biyolojik olarak sağlıklı bir insan vücuduna benzetir. Bir vücudun her organının kendine göre görevi vardır ve bunların hepsinin sağlıklı çalışması kalbe bağlıdır. Tıpkı bunun gibi erdemli şehrin kurum ve kuruluşlarının sağlıklı ve verimli bir şekilde çalışması şehir yöneticisinin kabiliyet ve tutumuyla ilgilidir. Erdemli şehri teşkil eden unsurlar, yaradılışta çeşitli ve birbirlerinden üstün yapıdadırlar. Bunların arasında başkanlık görevini üstlenecek kapasitede insanlar ve mertebece ona yakın insanlar bulunur. Bunların her biri kendi kabiliyetlerini başkanın gayelerine uygun bir surette kullanır
Ona göre erdemli şehir mutluluğa ulaşma konusunda halkın birbirleriyle yardımlaştığı şehirdir. Fârâbî’ye göre, gerçekten mutluluk olan şeyi temin etmeye yarayan iradi davranışlar, hayat tarzları ve yetileri kuvvetlendiren başkan faziletli bir başkandır. Bu başkana boyun eğen şehir de faziletli bir şehirdir Fârâbî’ye göre erdemli şehrin her tabakasındaki insanlar, yatkın oldukları bir iş veya sanatla meşgul olmalıdırlar. Fârâbî bu konuda, şöyle bir örnek vermektedir: Güzel yazı yazmak için uzun zaman uğraşmak gerekir. Güzel yazı alışkanlığını kazandıktan sonra dahi yazmaya devam edersek, yazıldıkça arttıkça yazı sanatına olan aşkı da artar. Fârâbî, şehir ve şehirlerdeki iş bölümünü, insan vücudundaki çeşitli uzuvların, vücudun sağlıklı bir hayat sürmesi için her birinin belirli işleri ahenk içinde yardımlaşarak yürütmelerine benzetir.
Erdemli şehirde başlıca iş bölümü şöyle olmalıdır:
a) En faziletli olanlar; filozof ve hâkimler.
b) Din temsilcileri ve mütercimler.
c) Ölçüm işleriyle uğraşanlar.
d) Askerler.
e) Zenginler.
Erdemli şehirde adalet, her şeyden önce halkın ortak olduğu iyi şeylerin hepsinin arasında paylaştırılması, sonra da paylaştırılan şeylerin korunmasıyla olur. Bu iyi ve ortak olan şeyler güven, servet, şeref ve rütbedir. Halktan her birisinin, hak ettiğinde eşit bir ölçüde, bu iyi şeylerden birer payı vardır. Bu dağıtımda eksiklik veya fazlalık adaletsizlik olur. Fârâbî’nin erdemli şehirde türediler (nevabit) olarak nitelediği “erdemsizler” de bulunmaktadır. O bunları, tıpkı buğdayın arasında çıkan delice otuna ya da ekinin içinde biten dikene benzetir.
Fârâbî’nin erdemli şehir hiyerarşisinde yukarıdan-aşağıya ve aşağıdan-yukarıya bir düzen kurulur. Bu düzende en önemli amaç, gerçek mutluluğa kavuşmak için iradi bir yardımlaşmadır. Bu durumu sağlıklı bir bedene benzeten Fârâbî, kalbi bedenin yöneticisi olarak görür. Kalp, derece bakımından kendisine yakın olanın yöneticisi, yakın olan organ da kendi altındakinin yöneticisidir. Bu, yöneten-yönetilen şeklinde yukarıdan-aşağıya inerek yönetmeyene kadar ulaşır. Bedenin organları tabiidir ve bunların sahip oldukları istidatlar, tabiî kuvvetlerdir.
Fârâbî’nin yüzyıllar önce ortaya koyduğu siyaset felsefesi bugün için de güncelliğini korumaktadır. Zira, çağdaş şehir yaşamında, adil bir başkan tarafından iyi yönetilen bir şehirde mutlu bir yaşam sürmek, insanlığın en çok ihtiyaç duyduğu gereksinimlerin başında gelmektedir.
Yaratılış olarak her insan, neslini sürdürmek ve en mükemmeli elde etmek için bir çok şeye muhtaç halde halkedilmiştir. Zira insan bunu tek başına sağlayamaz, dolayısıyla birbiriyle yardımlaşan başka insanlara ihtiyacı vardır. “İnsanların büyük sayıda varlığa gelmesinin ve bazısı mükemmel, bazısı eksik, kusurlu olan insanî toplumlar kurarak dünyanın oturulabilir kısmında (ma’mura) bir araya gelmelerinin nedeni budur.
Erdemli Şehir ve Sosyal Sınıflar
Erdemli şehir beş bölümden oluşur: En erdemli olanlar, mütercimler, ölçüm işleriyle uğraşanlar, mücahitler ve zenginler.
En erdemli olanlar; hakîmler (hukemâ/filozoflar), amelî hikmet erbabı ve büyük meseleler hakkında fikir sahipleridir. Daha sonra gelen din temsilcileri ve mütercimler; hatipler, edipler, şairler, müzisyenler ve kâtiplerden meydana gelir. Ölçüm işleriyle uğraşanlar; muhasebeciler, mühendisler, doktorlar ve müneccimlerdir. Mücahitler; ordu, bekçiler ve bunların sınıfından sayılan diğer kişilerdir. Zenginler; çiftçiler, çobanlar, tüccarlar ve şehirde servet kazanan diğer kişilerdir.19
Şehrin kısımları ve kısımlarının dereceleri, sevgi bağıyla birbiriyle birleştirilir ve birbirlerine bağlanır. Onlar, adaletle kontrol edilir ve muhafaza edilir.20 Bundan dolayı adalet, erdemli şehrin temeli ve esasıdır.
Erdemli şehir beş bölümden oluşur: En erdemli olanlar, mütercimler, ölçüm işleriyle uğraşanlar, mücahitler ve zenginler.
En erdemli olanlar; hakîmler (hukemâ/filozoflar), amelî hikmet erbabı ve büyük meseleler hakkında fikir sahipleridir. Daha sonra gelen din temsilcileri ve mütercimler; hatipler, edipler, şairler, müzisyenler ve kâtiplerden meydana gelir. Ölçüm işleriyle uğraşanlar; muhasebeciler, mühendisler, doktorlar ve müneccimlerdir. Mücahitler; ordu, bekçiler ve bunların sınıfından sayılan diğer kişilerdir. Zenginler; çiftçiler, çobanlar, tüccarlar ve şehirde servet kazanan diğer kişilerdir.19
Şehrin kısımları ve kısımlarının dereceleri, sevgi bağıyla birbiriyle birleştirilir ve birbirlerine bağlanır. Onlar, adaletle kontrol edilir ve muhafaza edilir.20 Bundan dolayı adalet, erdemli şehrin temeli ve esasıdır.
Erdemli şehirde, her insan hangi sosyal statüde olursa olsun, tekbir sanat ve işle uğraşmalıdır. Aksi takdirde o kimseye izin verilmez. Bu kural şu gerekçelerden dolayı konmuştur:
“a. Her insan, her zaman, her iş ve sanat için elverişli değildir. Daha doğrusu, bir insan, bazen, diğer bir işten ziyade belirli bir iş için, diğer bir insandan daha elverişli olur.
b. Bir iş veya bir sanatla uğraşan her insan, kendisini ona vakfedip, çocukluğundan itibaren, başka herhangi bir şeye değil, sadece ona yöneldiğinde, onu daha mükemmel, daha tam olarak yapar ve o işte daha ehliyetli, daha becerikli hale gelir.
c. Bir çok işlerin belirli zamanları vardır. Bunlar ertelendiğinde, bu işler yapılmaz. Bazen, aynı zamanda yapılacak iki işin bulunduğu da olur; eğer bir insan onlardan birisiyle uğraşırsa, diğer birisi için hiç vakti olmaz ve ikinci bir fırsat da bulunmaz.”
“a. Her insan, her zaman, her iş ve sanat için elverişli değildir. Daha doğrusu, bir insan, bazen, diğer bir işten ziyade belirli bir iş için, diğer bir insandan daha elverişli olur.
b. Bir iş veya bir sanatla uğraşan her insan, kendisini ona vakfedip, çocukluğundan itibaren, başka herhangi bir şeye değil, sadece ona yöneldiğinde, onu daha mükemmel, daha tam olarak yapar ve o işte daha ehliyetli, daha becerikli hale gelir.
c. Bir çok işlerin belirli zamanları vardır. Bunlar ertelendiğinde, bu işler yapılmaz. Bazen, aynı zamanda yapılacak iki işin bulunduğu da olur; eğer bir insan onlardan birisiyle uğraşırsa, diğer birisi için hiç vakti olmaz ve ikinci bir fırsat da bulunmaz.”
Erdemli toplumun yöneticisinde aranacak vasıflar;
1) Sağlam bir beden..
2) Sözü anlama kudreti.
3) Güçlü bir hafıza.
4) En küçük kanıtı değerlendirecek bir zekâ.
5) Düşündüklerini açıklayabilecek kıvraklıkta bir dil.
6) Öğretmeyi ve öğrenmeyi sevmek.
7) Yemeye, içmeye ve kadınlara düşkün olmamak.
Doğruluğu ve doğruları sevmek, yalandan nefret etmek.
9) Altın ve gümüşün değil, yüceliğin peşinde koşmak.
10) Adaleti sevmek, zulümden nefret etmek.
11) Adalet isteyenlere karşı ılımlı, kötülere karşı sert bir mizaç.
12) Doğruları korkmadan cesaretle hayata geçirebilecek bir azim ve irade…
. Bütün bu özelliklerin tek bir insanda bulunması zordur . Dolayısıyla insanlar arasında doğuştan bu özelliklere sahip sadece bir insan bulunabilir . Eğer erdemli şehirde böyle bir kimse bulunur ve büyüdükten sonra yukarıda belirtilen şartlardan ilk altısı veya muhayyile gücü açısından bir denginin olması durumunda bu şartlardan ilk beşi kendisinde gerçekleşirse , yönetici o kişi olur .
Erdemli şehrin insanları reislerinin izinden gidecekler, hareketlerini onun hareketine benzetip gaye olarak da onun güttüğü gayeyi güdeceklerdir. Öyle ise erdemli şehrin reisi düzeni kuran ve idare eden olduğu gibi aynı zamanda hareketleri ile de şehrin ilham kaynağı olacak ve insanlar onu kendilerine örnek alacaklardır.
Erdemli şehrin reisi en üstün bir sanata sahip olup her hangi bir insanın reisliğini kabul edemez ve başka birisinin hükmü altına da giremez. Fârâbî şehrin kurulmasında ve özellikle de devamında ilk şart olarak hikmeti görmektedir. Ona göre hikmet şehri ayakta tutan ilkedir. Aynı zamanda erdemli şehrin başkanında aranan öncelikli özelliklerden birisi de hikmettir. Ancak on iki şartın hikmet hariç on birini kendinde taşıyan kimse erdemli şehre başkan olamaz.
EL- MEDİNETÜL FAZILA KİTABINDAN
KİŞİLER: Komutan,farabi,seyfud devle, ebu mesade,
Farabi seyfud devlenin ülsekinde yoksulluğun,fitnenin,zulümün, kıtlık,tembelliğin olduğunu ve bunu düzeltmesi için padişaha yani seyfud devle2ye tavsiyede bulunuyor. Bu işi düzelmek içinde ilk olarak kendi memleketinden en yakınından başlamalısın diyor. Yardımcılarını değiştir. Kötülük istemeyen marifet ehliden yardımcılar seç diyor. Halka adil davran ve onları harpten uzak tut.
Bunun üzerine seyfud devle yardımlarını değiştirir kötülük yanlısı memurları değiştirir. Bu işine son verilenler ve akrabaları seyfud devleye başkaldırır…….
Farabiye göre endişe ve sıkıntı dolu şu dünyada erdemli şehri kurmak imkansız. Anacak birgün geçde olsa erdemli şehir kurulacaktır.
alıntıdır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder