Evlilik yüzüğü
Evlilik yüzüğü ilk olarak Romalılar zamanında kullanıldı. . O zamandan beri yüzük sol elin yüzük parmağına takılır. Kalbe giden damar buradan başlayarak kalbe kadar gittiği düşüncesi ve diğer parmaklara göre daha az kullanılması bu parmağı tercih etmenin başlıca nedenidir. İlk çağlarda yüzük sadece bayanlar tarafından kullanılırdı. II. Dünya Savaşı sırasında askere giden erkeklerin, geride bıraktıkları eşlerini hatırlamak amacıyla yüzük takmalarıyla birlikte, erkekler tarafından da kullanılmaya başlandı.
Tramvaylarda değişik kurallar
Elektrikli tramvayların ilk işletmeye başlatıldığı yıllarda her tramvaya yalnız bir asker binebilirdi.Tramvaylarda yolculuk yapmak isteyen diğer askerler ya tramvayın arkasına asılır veya basamakta beklerlerdi. Haliç köprüsünden geçen tramvayların bilet ücretlerine a 1 kuruş ‘ köprü geçiş ücreti ilave edilirdi. Okuma yazma bilmeyenlere kolaylık sağlamak için tramvayların tabelalarında şekillerde bulunurdu. Mesela Yedikule’ye giden tramvayların tabelalarında yedi tane kule resmi bulunurdu. Şehir içi ulaşımda tabelalarda numara verilmesi ilk olarak tramvaylarda başlamıştı. Balkan Savaşı sırasında ordunun at ihtiyacı için atlı tramvayların at’ları orduya verildiğinden atlı tramvaylar uzun bir süre çalışmadı.1869 yılında işletilmeye başlanan tramvaylar 3 ekim 1966 tarihinde son görevinin ardından kaldırıldı.
Muhteşem sünnet düğünü
Kanuni Sultan Süleyman’ın üç şehzadesi için düzenlenen sünnet düğünü kelimenin tek anlamıyla muhteşemdi. Üç vezirin hediyelerini 500 , Rumeli ve Anadolu beylerbeyinin armağanlarını ise 200 yeniçeri taşıyordu.Onların ardından çeşitli elçilerin sünnet için yolladıklarını 100 kişi getiriliyordu. Üzeri altınlarla kaplı 15 at ‘ta gelen hediyeler arasındaydı.
Tarihte en uzun saltanat süren hükümdar
Eski Mısır’da hüküm sürmüş olan Firavun II.Pepi tarihte en uzun süre saltanat sürmüş olan hükümdar olarak bilinir.Bazı kaynaklara göre 92 yıl az bir kısmına göre de 88 yıl tahtta kalmıştır. Fransa Kralı XIV. Louis ise 1643-1715 yılları arasında 72 yıl hükümdarlık yapmıştır.
Kadir gecesi alayı
Kadir gecesinde sarayda yapılan törenlerden birisiydi. Topkapı Sarayı’ndan Ayasofya’ya kadar uzanan yolun tamamı meşalelerle aydınlatılırdı. Alayın önünde yirmi kadar meşale ve onun arkasında kırmızı yeşil kıyafetleriyle yüksek devlet görevlileri yürürdü. Bu şekilde Ayasofya camisi’ne gidilerek padişahla beraber namaz kılınırdı.
Bekaret kemeri
Orta çağ’da Haçlı seferlerine katılan Avrupalı şövalyelerin eşlerine uyguladıkları demirden yapılmış özel bir kemerdi. Değişik şekilleri olmasına karşın bunu kullanan kadının başka biriyle ilişkiye girmesi mümkün değildi. Örnekleri Avrupa’da çeşitli müzelerde sergilenen bu kemerlerin tek anahtarını şövalye alıp beraberinde götürürdü. Kendi anahtar olmadan kemer hiçbir şekilde açılmıyordu. Kemerler yeterince temizlenemediğinden bunlardan mikrop kapıp ölen pek çok kadın olmuştu. Ayrıca zamanla pas tutup başka sorunlara da neden olurlardı.
Dalkavuk tarifesi
Eski zamanlarda dalkavuk bu günkü anlamından farklı olarak kullanılırdı.O günlerde başka kimseleri eğlendirmeyi kendilerine meslek edinmiş kişilere dalkavuk denilirdi. Kabul edilmiş tarifelerine göre yaptıkları işin ücretlendirilmesi şu şekildeydi. Dalkavuğun burnuna fiske vurmak 20 para ,naşına vurmak 20 para, oturduğu yerden aşağı yuvarlamak 30 para yüzüne mürekkep sürmek 37 para, üzümü sapıyla birlikte yedirmek 40 para, Kafasına yumruk indirme ( her biri için ) 40 para, Sakal boyama 60 para, Merdivenden aşağıya yuvarlama 180 para, Huysuz bir ata bindirmek 300 paraydı.
Yapımı 66 sene süren cami
İstanbul’daki Yeni Cami’nin temelleri Ağustos 1597 tarihinde atıldı. . İnşaatı devam ederken padişah ölünce camiyi yaptıran Valide Safiye Sultan’da gücünü kaybetti. Böyle oluncada yapımına ara verildi. 1660 yılında yeniden başlayan inşaatı devam ederken çıkan yangında cami çok zarar gördü. Valide Turhan Sultan cami ‘nin onarımını üstlenince yapımı 66 yıl sonar 1663 yılında tamamlandı.
Sultanahmet Meydan Savaşı
Osmanlıda devlet otoritesinin kaybolduğu günlerde İstanbul’a gelen Sipahiler ile Yeniçeriler arasında 24 – 28 Ekim 1648 tarihlerinde Sultanahmet meydanında büyük bir savaş çıktı. Çıkarları nedeniyle devletin iki askeri gücü birbirleriyle günlerce çarpıştı. Topkapı Sarayı’ndan 200-300m kadar uzakta yapılan savaşı sonuçta yeniçeriler kazandı. Fakat bu olay iç ve dış itibarımızın azalmasına yol açtı.
Cellat Mezadı
Bir mahkum ölüm cezasına çarptırıldı mı bu cezayı infaz edecek olan cellat mahkumun elbiseleriyle üzerinden çıkan herşeyin sahibi olurdu. Bu eşyalar toplanır senede bir veya iki defa büyük bir mezat ile satılırdı. Buradan elde edilen gelir ise cellatlar arasında eşit olarak paylaştırılırdı. Buna ‘Cellat mezadı ‘ denilirdi. Aslında buradan hiç kimse birşey almak istemez, halk arasında bu eşya ve giysilerin uğursuzluk getireceğine inanılırdı.
Kakum ve vaşak kürk giyme yasağı
23 Eylül 1760 yılında çıkartılan bir yasada ‘ Vaşak ve kakum ( kürkü değerli bir hayvan ),kürk giymek vezirler, ulemalar ve devlet ileri gelenlerine tanınmış bir ayrıcalıktır. Fakat son zamanlarda zengin vatandaşların bunları giydikleri saptanmıştır. Devlet protokoluna ait olan kakum ve vaşak kürklerin bu tarihten itibaren halk tarafından giyilmesi yasaklanmıştır. Buna uymayanlar cezalandırılacaktır’ denmektedir.
Dişi papa
855 tarihinde Papa seçilen IV .Leon bir İngiliz kadınıydı. Ancak bunu pek az kimse bilirdi.Sonunda hamile kalıp birde çocuk doğurunca kadın olduğu anlaşılınca kısa bir yargılanmadan sonra idam edildi.Bu tarihten sonra Papa seçilenlerin Saint Jean Latran kilisesinde altı açık bir iskemlede oturarak , erkek olduklarını kendisini seçen kardinallere ispat etmesi gerekti.
“ Aşı “ adlı saç modası
Çiçek hastalığının yaygın olduğu yıllarda kadınlar arasında aşı adlı bir saç tuvaletinin moda olmuştu. Saçlara yılan, tokmak, güneş ve ağaç şekli veriliyordu. Buradaki yılan tıp bilimini, tokmak çiçek hastalığının bu aşı sayesinde yok edildiğini, güneş kralı,ağaç ise huzur ve güveni temsil etmekteydi.
Eski berberler
Eski tarihlerde berberler kahvelerin bir köşesinde kendilerine yer bulur mesleklerini burada icra ederlerdi. Berberler aynı zamanda sünnetçi ve dişçi oldukları gibi egzema gibi cilt hastalıklarına da ilaçlar yapanlardı. 19 yüzyılda ise Avrupa berberlerine benzeyen o devir için modern sayılabilecek berber dükkanları açıldı. Bunlar diğerlerine göre daha temiz ve hijyenik yerlerdi.
Çırak çıkartma
Tanzimat’tan önceki devirlerde uygulanırdı. Bir esnafın yanında çırak olarak işe başlayan çalışan uygun bir süre geçtikten sonra ustasının da olur vermesiyle bir sınava tabi tutulurdu. Aynı sanatı icra eden başka ustalarında hazır bulunduğu bu sınavda başarılı olması halinde zamanımızın diploması yerine geçen peştamal kuşanırdı. Buna halk arasında ‘çırak çıkartma ‘ denilirdi.
Zehirleyerek öldürme salgını
Fransa’da XVII.yy’ da zehirleme adeta salgın halindeydi.Zehir yapma, satma, rakiplerini zehirleyerek ortadan kaldırma saray asilzadeleri arasında olduğu kadar halk arasında da çok yaygındı.. Başkalarını zehirleyerek öldürenlerin diri diri yakılacaklarını ilan etti. Pek çok kişiye ise bu cezayı uygulandı. Cezanın caydırıcı etkisiyle bir müddet sonra zehirleme olayları tamamen önlenebildi.
Üç çeşit insan
Yedinci Abbasi Halifesi Memün dünyada üç çeşit insan olduğundan bahseder. Bir kısmı gıda gibidir. Yani her yerde ve her zaman gereklidir. Diğer bir grup deva gibidir. Yerine göre çok lüzumludur. Üçüncü kısım ise bela gibidir. Her zaman ve her yerde bunlardan uzak durmak gerekir.
İmparatora hediye
XVII.yy da Batı memleketlerinde yüksek dereceli devlet memurları hatta hükümdarlar alenen hediye kabul ederler,üstelik bunun verilmesini özellikle isterlerdi. Bu tarihlerde Frankfurt belediye meclisine imparatorun özel kalemi tarafından gönderilen bir yazıda imparatora daha çok ve daha kıymetli hediyeler yollanmasını istemişti.
Halifenin yaşamındaki sekizler
Bazı sayılar kişilerin yaşamında garip rastlantılara neden olur. Abbasi Halifelerinden olan Mutasım Billah’ın yaşantısında sekiz sayısının ayrı bir önemi vardı. Kendisi sekizinci Abbasi halifesi olup sekiz yıl bu görevde kalmıştır.48 yaşında ölmüş ve arkasında sekiz erkek sekiz kız çocuğu bırakmıştır. Mirası sekiz bin köle, sekiz milyon dinar ve sekiz milyon dirhemdi.
İlginç ikram
Kral Sigismund 1414 yılında Bern şehrini ziyarete gider. Dönemin belediye meclisi de konukseverlik göstergesi olarak genel ev kadınlarının bu yeni gelen misafirlere iyi davranmalarını ve ücret almamalarını bildirir. . Kral Sigismund bu ilgiden çok memnun kalıp imparator olduğu zaman şehri sık sık ziyaret eder.Her seferde yanındakilerle birlikte ilk iş olarak geneleve gider. Masraflar aynı şekilde belediye meclisince ödenir.
Aptallık vergisi
Prusya kralı Büyük Frederik’e yakınlarından birisi ‘ herkesin aklı derecesinde vergi vereceğini ilan edelim. Hiç kimse aptallığı kabul etmeyeceği için halk bol miktarda vergi vermekten çekinmez. Hatta birbirleriyle bu konuda yarışırlar ‘ diye akıl verir. Biraz düşünen Frederik ‘ Bunu düşündüğünüze çok memnun oldum. Bundan sonra sizi bütün vergilerden muaf ettim ‘ der.
36 padişah 14 isim
Osmanlı padişahları arasında Osman adlı üç, Orhan bir, Murat beş, Bayezid adlı iki, Selim üç, Mehmet altı, Süleyman iki, Ahmet üç,Mustafa dört, Mahmut ve Abdülhamit ikişer, İbrahim,Abdülmecit ve Abdülaziz adlı birer kişi saltanat sürdü.
Diş kirası
Eskiden ramazan ayında bir adet gelişmişti. Buna göre iftara gelen misafir giderken ev sahibi tarafından mutlaka bir hediye verilirdi. Bunun mücevher gibi pahallı olması daima itibar sağlardı. Bu ikrama ise o devirlerde ‘ diş kirası ‘ denirdi.
Celladın payı
Ortaçağ Avrupa’sında her on idam mahkumundan birisi cellat’a aitti. Eğer isterse para karşılığında onu serbest bırakabilirdi.
Uzun boy merakı
Prusya Kralı I.Frederik uzun boylu askerler toplamaya çok meraklıydı. Henüz beşikte bulunduğu halde uzun boylu olacağını düşündüğü erkek çocuklarına birer kırmızı kordele bağlar ve iyi beslenmeleri için para yardımı yapardı. Daha sonraları uzun boylu erkeklerle uzun boylu bayanlar ile evlendirip daha uzun boylu bir nesil elde etmek için çalışmalar yaptıysa da bunda başarılı olamadı.
Tuhaf bir gelir kaynağı
Ortaçağda Batı’da genel evler çok yaygındı. Bunlar varlıklarını sürdürebilmek için ağır vergiler öderlerdi. Birçok psikoposların maaşları bile bu alınan vergiler sayesinde ödenmekteydi. Bu durum uzun yıllar boyunca hiç değişmeden devam etti.XVI.yy da papalığa yılda yirmi bin altın vergi ödeyen genelevler vardı.
Katmerli ense
Yeniçeriliğin son zamanlarında yeniçeriler arasında katmerli ense yaptırmak çok modaydı . Tabi bu moda ile birlikte katmer ustaları da ortaya çıkmıştı. Katmer yaptırmak için başvuran yeniçerinin ilk başta saç ve sakalı sinekkaydı tıraş edilirdi. Daha sonra enselerini zeytinyağı ile ova ova şişirirlerdi. Bu işlem yaklaşık iki saat devam edince ense katmer katmer olurdu.
İthal mallar’ın zararları
XIX. yy kadar Osmanlı Devleti yurtta yapılan malların ithaline izin vermezdi. Fakat bu devirde düşünce değişerek isteyen istediği malı ithal eder duruma gelmişti. Buda yurt içerisinde pek çok imalathanenin kapanmasına yol açar. Osmanlı Devleti yalnız İngiltere’den 1831 yılında 105000 altın sterlin değerinde mal ithal etmişti.
Haçlı orduları ve seyirciler
Haçlı orduları İznik önlerine geldiklerinde Türkler ile çok şiddetli savaşlara giriştiler. Bir kalenin içerisinde savunma halinde olan Türkler kendilerini savunuyor, haçlılarda çeşitli alet ve mekanizmaların yardımıyla kalenin içerisine suda sönmeyen ateşler yağdırıyorlardı. Sadece Kudüs’ü ziyaret etmek için Haçlı ordusunun arkasına takılıp bu bölgeye kadar gelmiş olan normal halk ise civardaki tepelerin üzerinden olup bitenleri ilgiyle izlemişti.
Semte adını veren bilgin
İstanbul’un tanınmış semtlerinden olan Fındıkzade ismini eski bir devirde yaşamış olan bir bilginden almıştır. Bu kişi17.yy da yaşamış olan devrin ulemalarından Fındık Mustafa Efendidir. Oğlu Fındıkzade İbrahim Efendi diye tanınıyordu. Oda seçkin bir bilim adamıydı. Her ikiside o semtte doğmuş,tüm yaşamları burada geçmişti. Herkes tarafından çok sevilen bu iki kişinin ölümlerinden sonra halkın isteği ile bu semtte onların ismi verildi.
İstanbul’da ayna modası
Padişahın bir çocuğunun dünyaya gelmesi üzerine yapılan şenlikler nedeniyle şehir baştanbaşa süslenmişti. herkes evini süslemeye ve kandil yakarak bunun ışıklarını aynalar vasıtasıyla sokaklara aktarmaya mecbur edilmişti. Topkapı Sarayında da Orta kapı denilen kapının iki tarafına büyük avizeler ve aynalar asılmıştı. Saray meydanına doğruda yüzlerce büyük ve küçük ayna konulmuştu.
İlk pil’i kim buldu ?
İlk pil’in 1800’lü yılların başında Alessandro Volta ‘nın bulduğu bilinir. Bu pil belirli çözeltiler ile metal elektrotlar arasındaki kimyasal tepkimeden yararlanma yoluyla elektrik üretiyordu. Fakat Alman arkeologların Bağdat yakınlarında bulduğu 2000 yıllık pil herkesi şaşırttı. 13 santim boyundaki toprak bir kabın içerisine monte edilmiş bakır silindir ve onun etrafındaki demir çubuk’lu nesneyi dünyanın en eski pili olarak tanımladı. Bu pilin 2 voltluk bir enerji sağlayabileceği düşünülüyor.
Sabunun damgası
1826 senesine kadar İstanbul’da satılan sabunların üzerinde damga bulunmadığından iyisiyle kötüsünü ayırmak mümkün olamıyordu. Bu tarihten sonra halkın bu ayrımı yapabilmesi için damga konulması mecburiyeti getirildi.
Balta asmak
Yeniçeri Ocağının iyicene dejenere olduğu zamanlarda bazı yeniçeri ağaları esnaftan , paralı kişilerden, tüccarlardan, limandaki gemilerden haraç alır, vermeyenleri ölümle tehdit ederlerdi. Haraç aldıkları kişilerin kapısını da kendi özel işaretlerini asmaları olayına ‘ Balta asmak ‘ denilirdi. Kuş, süpürge, balık,aslan , cami gibi her yeniçeri ağasının özel işareti nişan diye adlandırılırdı.
Buğ gemisi
Osmanlı Devletinde 1827 yılına kadar buharlı gemi yoktu. İlk buharlı gemi II.Mahmut zamanında İngiltere’den alınan Swift adlı bir gemidir. Yurda geldikten sonra ismi değiştirilmemiş fakat halk arasında buğ gemisi olarak bilinirdi. Sultan Mahmut’un binmesine tahsis edilen bu gemi, padişahın bir çok deniz seyahatinde kullanıldı.
dr.cem aydemir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder