Uygarlık bu topraklara binlerce yıl önce geldi. Belki de ilk tanımı burada yaşayan Hattuşa'lar tarafından yapıldı. Uygarlığın aynasına Hattuşa'lar aracılığıyla bakmak bize yeni kapılar açıyor
Bu hafta Anadolu’nun eski başkentlerinden birine, Hattuşa’ya gidiyoruz. Bir zamanlar Dünyanın iki süper gücünden biri olarak kabul edilen Hititlere başkentlik yapmış olan Hattuşa görkemli bir geçmişe tanıklık ediyor.
Anadolu’nun bilinen en eski adı Hatti Ülkesi. Hattuşa’da bulunan tabletlerden de, MÖ 2000’li yıllarda Orta Anadolu’da Hattice konuşan bir halkın varlığı kanıtlanıyor, yani Anadolu’nun ilk sahipleri Hattiler denebilir rahatlıkla. Hattilerin; Hurriler ve Luwiler gibi Anadolu’nun yerli halklarından biri oldukları, tarım ve hayvancılıkla uğraştıkları, ticareti bildikleri ve barışçıl bir halk oldukları kabul ediliyor. Hititler Anadolu’ya geldiklerinde ilk olarak Hattilerin kurdukları küçük beyliklerle karşılaşmış ve Hattilerle hızla kaynaşmış. Öyle ki Hitit uygarlığının dini, mitolojisi ve törenlerinin Hatti damgası taşıdığı kabul ediliyor. Hattilere ait olduğu bilinen İlluyanka’nın öyküsü, Telipinu’nun Kayboluşu, Kamruşepa’nın Öyküsü gibi eserler de Hititçe’ye çevrilmiş.
Anadolu’da Hattilerden sonra varlığı bilinen ikinci halk Hurriler. Hurri kökenli, Hedammu mitolojisi, Ullikummi mitolojisi, Kumarbi efsanesi gibi bir çok efsane ve destanın Hitit mitolojisi ve edebiyatına girdiği, bir çok Hitit kralı ve kraliçesinin Hurrice adlar taşıdığı Ortaköy yakınlarındaki Şapinuva’nın da Hurri kökenli bir dini merkez olduğu biliniyor.Hattuşa’da bulunan tabletlerden Anadolu’da Hititlerden önce yaşayan en önemli halkın ise Luwiler olduğu anlaşılmış. Anadolu’nun büyük bölümünde özellikle de batı ve güneyinde yaşayan Luwi toplulukları zamanla ayrı kimlikler taşıyan halklara (Lidyalılar, Likyalılar ve Karyalılar gibi) dönüşmüş. Batı Anadolu’da MÖ 1000’li yıllarda Hint-Avrupa kökenli Luwi dilinin varlığını yitirdiği ve onun yerine Likçe, Lidçe ve Karca gibi yeni dillerin geçtiği biliniyor. Hititlerin kullandığı hiyeroglif yazısının dili de Luwice’ydi.
SÜPER GÜÇ: HİTİTLER
Hititlerin tarih sahnesine ilk kez Anadolu’da çıktıkları ve yine burada yok olup gittikleri biliniyor. MÖ 2000 yılı başlarında Anadolu’da aralarında siyasal bir birlik bulunmayan onlarca küçük kent devleti varmış. Hititler bu dönemde Anadolu’ya göç etmeye başlamış ve daha sonra Anadolu’nun en eski siyasal birliğini kurmuş. Öyle ki kurdukları devlet zamanında Dünyanın iki süper gücünden biri olarak kabul edilmiş. Hititler Anadolu’nun yerli halklarının din ve geleneklerine de saygı göstermiş, Hatti, Luwi ve Hurri tanrılarını panteonlarına alıp, yer ve şahıs adlarını da değiştirmeden kullanmışlar. Kral yada tanrı adlarının neredeyse tamamı böyle. Belki de bu tutumları nedeniyle, Anadolu’nun büyük bölümüne, hatta Kuzey Suriye’ye uzunca bir dönem egemen olmayı başarmışlar.
1906-1912 yılları arasında yapılan kazılarda bulunan Hitit devlet arşivine ait tabletlerden burasının Hitit devletinin idari ve dini başkenti Hattuşa olduğu öğrenilmiş. Kayseri yakınlarındaki Kültepe’nin de (Kaniş/Neşa) Hititlerin Hattuşa’dan önceki başkenti olduğu sanılıyor. Hititler buradan esinlenerek kendilerini Nesalı, konuştukları dili de Nesaca olarak adlandırmıştı. Hititler, Babilliler’den alarak geliştirdikleri çiviyazısıyla büyük bir uygarlığın da temellerini atmıştı. Boğazköy (Hattuşa), Maşathöyük, Kuşaklı, Ortaköy (Şapinuva) ve Alişar’da bulunan Hitit çiviyazısıyla yazılmış tabletler ilk olarak Çek bilim adamı Friedrich Hrozny tarafından 1915 yılında çözüldü. Bu tabletler sayesinde Hititlerin sosyal ve ekonomik yaşamları olduğu kadar Anadolu’nun da geçmişi aydınlatıldı. Hitit döneminde Anadolu’da başlıca üç Hint-Avrupa kökenli dil konuşuluyordu; Nesaca, Luwice ve Palaca. Hititler Anadolu’da konuşulan bir çok dili yazıya geçirmişti. Hattuşa’da en azından sekiz dilin yazılıp konuşulduğu biliniyor. Bunlar arasında Hititçe, çivi yazısı Luwicesi, hiyeroglif Luwicesi, Palaca, Hattice, Hurrice, Sümerce ve Akadca en başta gelenleriydi. Diplomatik yazışmalar ve saray arşivleri Âsur (Akad) çivi yazısıyla yazılırken, yazıtlar için Luwice hiyeroglif yazısı kullanılırdı. Hurrice de önemli bir diplomatik yazışma diliydi. Ancak yazıya hiç geçirilmemiş Hayasaca, Kaşkaca, Arzawaca gibi dillerde vardı. Hitit Tarihi; Eski Hitit (MÖ 1650-1500), Orta Hitit (MÖ 1500-1380) ve Büyük İmparatorluk (MÖ 1380-1180) olmak üzere üç döneme ayrılıyor.
GÜMÜŞ KENT: HATTUŞA
Boğazkale ilçesinin 4 km doğusunda geniş bir alana dağılan Hattuşa’nın kalıntıları Aşağı Kent, Yukarı Kent, Büyükkale ve Yazılıkaya'dan oluşuyor. En eski Hitit yerleşimi olarak kabul edilen Aşağı Kent kuzeybatı dış suruyla güneydoğuya doğru yamacı kaplayarak Büyükkale’nin bulunduğu plato arasında uzanıyor, güney sınırını Poternli Sur oluşturuyor. Yukarı kent ise Poternli Surun güneyinden başlayarak Yerkapı’daki en yüksek noktaya kadar olan tüm alanı kaplıyor, bu kesim Büyük İmparatorluk döneminde surlarla çevrilerek kente katılmış. Aşağı Kentin yerinde MÖ 2000’li yılların başında Hattilerin kurduğu gümüşkent anlamına gelen Hattuş adlı bir yerleşim varmış. MÖ 19-18. yüzyılda bu yerleşimin yanında Asurlu tüccarlarca Karum adı verilen bir pazar yeri kurulmuş. İlk Hitit Büyük Kral’ı Kuşşara’lı Anitta, Hattuş'u çok büyük hazineleri olduğunu sanarak kuşatmış, fakat bir şey bulamayınca kızarak yakıp, yıkmış. Daha sonra Anitta'nın soyundan gelen torunu 1.Hattuşili (MÖ 1665-1640) Hattuşa'yı yeniden yerleşime açarak Hitit krallığının başkenti yapmış ve kralın kendisine de Hattuşa'lı anlamına gelen "Hattuşili" adı verilmiş. Yaklaşık 450 yıl boyunca Hititlere başkentlik yapan Hattuşa UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmış, çiviyazılı tablet arşivi nedeniyle yine UNESCO tarafından Dünya Belleği Listesine alınmış ve Milli Park ilan edilerek korumaya alınmış.
Hitit metinlerinde sık sık Hattuşa’nın bin tanrısından söz ediliyor. Hattuşa’da bugüne kadar 31 tapınağın yeri saptanmış. Aşağı kentin ve Hattuşa’nın en büyük yapısı Büyük Tapınak. Kesikkaya olarak adlandırılan kaya kütlesinin arkasında kentin en eski suru olan Poternli (tünelli) Sur yer alır. Tüm Hitit surları gibi sandık duvar şeklinde inşa edilen bu surun altında sekiz adet tünel vardı. Poternli Surun batısında ve güneyinde yer alan Yukarı Kent Büyük İmparatorluk döneminde 3,3 km uzunluğunda bir surla çevrilmiş.
Bu yeni sur üzerindeki anıtsal kapılarının çoğu günümüze sağlam ulaşmıştır. Güneybatıda, dış yüzünde aslan heykelleri bulunan Aslanlı Kapı’yla, iç yüzünde kılıç ve balta taşıyan bir tanrı kabartmasının bulunduğu Kral Kapısı, bunların en önemlileri. Kentin en güneyinde ve en yüksek noktasında yer alan Yerkapı ise adını bugün Hattuşa’da içine girilebilen tek poternden (tünel) almış. Bu poternden geçilerek sur dışına çıkılıyor. Burada oluşturulan toprak setin üzerinden geçen kent surunun ortalarında da Sfenksli Kapı yer alıyor.
Arkeolojik olarak pek araştırılmayan Yukarı Kentte üzerinde yapı kalıntıları bulunan Sarıkale, Yenicekale ve Nişantepe ilginç kaya kütleleri. Özellikle Nişantepe’deki Luwi hiyeroglifiyle kayalara yazılmış yazıt dikkat çekici. Yukarı kentteki tonozlu bir odada da Luwi hiyeroglif yazıt kuşağı var. Yukarı Kentteki Güney Kale ise Frig dönemine tarihlenen ender yapılardan biri. Dört tarafı sarp kayalıklarla ve surlarla çevrili Büyükkale ise kentin merkeziydi. Hitit kralları ülkeyi buradan yönetiyordu. Burada yapılan kazılarla direkli galerilerle çevrili avlular, konutlar, depo binaları ve büyük bir kabul salonuyla, büyük bir saraya ait kalıntılar ortaya çıkarılmış. Büyükkale’nin asıl önemi Hitit ve Anadolu tarihi aydınlatan çiviyazılı kil tabletlerin burada bulunmuş olması. Hattuşa kazılarında bulunan otuz binden fazla çivi yazılı tablet İstanbul, Ankara ve Çorum’daki müzelerde korunuyor. Tabletlerde kanunlar, antlaşmalar ve yazışmaların yanısıra dini ve edebi metinlerde yer alıyor.
FIRTINA TANRISININ EVİ: YAZILIKAYA
Hattuşa’nın en büyük ve en etkileyici kutsal mekânı olan Yazılıkaya Aşağı Kent’teki Büyük Tapınağın yaklaşık 1,5 km kuzeydoğusunda yer alıyor. Yüksek kayalar arasına saklanmış Yazılıkaya Açık Hava Tapınağının iki odasının duvarlarına doksandan fazla tanrı, tanrıça, hayvan ve hayal ürünü yaratık kayalara kazınmış. Hitit dini tören metinlerine göre yeni yıl ve ilkbahar törenlerinde bir araya gelen tüm tanrılar Fırtına Tanrısı’nın evinde toplanıyordu. Birinci odada sol kaya yüzeyinde ikisi dışında tanrılar, sağ tarafta da tanrıçalar görülüyor. Ana sahnede ise Fırtına Tanrısı Teşup ile eşi Güneş Tanrıçası Hebat betimlenmiş. Ana sahnenin karşısındaki duvarda daha büyük boyutlarda Kral 4.Tuthaliya işlenmiş. Buradan da bu kutsal alanın Tuthaliya tarafından yaptırıldığı anlaşılıyor. Diğer odadaki kabartmalar ana odadaki gibi kuşaklar halinde değil; duvarlara dört bağımsız figür yer alıyor.
ERSOY SOYDAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder