Bu Blogda Ara

1 Haziran 2012 Cuma

HAMSE TÜRKLERİ

Hamse Türkleri
Mehmet Emin Resulzade, 1912 yılında Türk Yurdu dergisinde yayınlanan bir yazısında İran Türkleri için şunları söylüyor: "Bu gün İran`da yaşayan Türkler, ne Rusya`da olduğu gibi mahkum ne de Türkiye`de olduğu gibi hakim bir millettir. İran Türkleri asıl İranlı olan Farslarla hukukta müsavi vatandaş halinde bulunuyorlar. Aynı hakları, aynı imtiyazları haizdirler; ögeylik çekmezler. Beş yüz seneden beri İran`da hükümran olan padişahlar, hep Türk ırkından geldiler; bu gün İcrayı saltanat eden Kaçar sülalesi de Türkmen kabilelerinden bir kabileye mensuptur. Fakat İran hükümdarlarının Türk olması Türkler`e hususi bir imtiyaz bahş etmediği gibi, Fars Milleti`nin tazyikine de sebep olmamıştır. Hükümdarların Türklüğüne rağmen memleketin lisan-ı resmisi Farisi kalmış ve merasim ve teşrifatta hep Farisi an`anatı muhafaza olunmuştur. İran`da Farslar, Türkler`in kuvvetli bazularına, cengaverlik seciyelerine dayanmışlar, Türkler de Fars medeniyetinin maneviyatına istinat eylemişler ve bu suretle teşrik-i mesa`i ederek İran hükümet-i hazırasını vücuda getirmişlerdir." Bu devlet yönetiminde Türklerle Farslar arasındaki dengenin nasıl kurulduğu şu sözlerle naklediliyor: "Askerlerin çoğU Türk, valiler Türk, arazi sahipleri genellikle Türk, ancak sadrazamlar genellikle Fars`tır. Kaçarlar zamanında ancak iki tane Türk vezir gelmiştir." 




Mezheple ilgili telakkilerin bu kadar birbirine yaklaştırdığı Türkle Fars`ın fıtri farklılıkları konusunda Resulzade şunları söylemektedir: "İran Türkü başka Türk kardeşi gibi bir az daha muhafazakardır. Azerbaycanlı bir Türk Şirazlı bir Fars`tan daha mutaassıptır. Türk Fars kadar hür düşünceli değil, fakat onun kadar azimsiz ve laubali de değildir. Türk daha metin ve daha sebatkardır".

Resulzade milli kimliğin en önemli unsuru olan dil için de şöyle bir değerlendirme yapmaktadır: "İran Türkleri için Arapça nasıl bir din dili ise Farsça da o ölçüde bir yetki ve nüfuza sahip bir yazı dilidir. Türkçe konuşulur, Türkçe nutuk edilir, Türkçe vaazlar söylenir, fakat yazıya gelince hep Farsça kesilir. İran`ın eski dönemlerinde olduğu gibi yakın zamanda da Farsça yazan pek çok Türk asıllı şair, yazar, fikir ve siyaset adamı yetişmiştir". 
 Bugün İran nüfusunun yarıya yakınını teşkil etmesine rağmen Türkler İranlıların şövence tutumları yüzünden dil ve tarihlerini öğrenme ve kullanmada en geri kalmış Türk kitlesini teşkil etmektedir. Bin yıla yakın Türk idaresi altında yaşamanın verdiği eziklik yüzünden İranlılar belki de Türklere en kötü muameleyi yapan milletlerin başında gelmektedir.

İran`da yaşamakta olan pek çok küçük Türk boyları da bulunmaktadır.Bunlardan biri de,Güney Azerbaycan`da yaşayan Hamse Türkleridir.Zencan şehri, Tebris’in Güneydoğusunda Tebris şehrine bitişik Zencan eyaleti içerisindedir. Hamse isminden hareketle bölgeye de Hamse Türkleri bölgesi denilmiştir ve literatüre de bu isimle geçmiştir.
Aslen Innanlu, Baharlu
ve Nefer boylarıdır.Hamse Türkleri`nin nüfüsu 320 binden fazladır.

Hamse Türkleri çok misafirperver insanlardır. En iyi oda, misafir için açılır. En iyi halı ve diğer eşyalar misafire açılmış bu odada olur. En yeni ve temiz yataklar misafirler içindir. Ailenin her seviyedeki ferdi misafirin hizmetine koşar. Misafire yapılan yemek ikramında kullanılan kap –kaçak da itina ile seçilir. Hamse Türklerinde iki tür yemek ikram vardır. Bazan bir oda yemek salonu olarak tamamen misafiri için hazırlanır. Yemek servisi, hizmeti
burada yapılır. Misafirin ikramı ağırlanması burada olur. bu uygulamada ev sahipleri bu odadan dışarıya çıkarlar. Bu bir anlamda misafirin rahat yiyip içmesini sağlama uygulamasıdır. Bazanda misafire ikramda uzun bir yer sofrası hazırlanır oturulan yerde halı ve
yastıklar minderler vardır. Bu takdirde ev sahipleri bu sofranın alt başında otururlar. Ev sahipleri yemeğe katılmazlar. Bu bir hürmet ifadesidir. Kendilerini hizmet için görevlendirirler. Onlara düşen misafire ikram ve yemeleri için vardır. Böylece misafirin çekingenliğini yenmesine yardımcı olunur. Aile efradı yemeğe misafirlere ikram işlemi bitirilip misafirler yiyip kalktıktan sonra yemek yerler. Misafirler yemek yerlerken dizlerinin üzerine oturmuş halde ev sahip ihtiyaçları karşılamak için hazır halde beklerler. Misafirlerden
ev sahipleri, kendilerini gerektiği gibi ağırlayamadıklarından bahisle özür diler. İkramın az olduğu mahçup olduklarını belirtirler. Yenilip içilip sohbet tamamlanınca sıra misafirlerin uyumak üzere odalarına çekilmelerine gelince, misafirler uyumadan ev sahiplerinden hiçbir fert yatmak için kendi odasına çekilmez. Ertesi gün sabahleyin güneş doğmadan evvel evin iyesi/sahibi kalkar, misafir için diğer gerekli hazırlıklar ve bu arada kahvaltı sofrasını hazırlar. Misafir yola çıkacak ise ve yolu uzun ise ona yiyecek azık hazırlar.

Hamse Türklerine ait “Kelete Yazıtları" bulunmaktadır.

İran içinde tarihten bugüne dökülen Türk kanı, Turan coğrafyasının diğer bölgelerinden az değildir. 1905 yılında Settar Han, 1920`de Şeyh Muhammed Hıyabani, 1944 1945`de Mir Cafer Pişeveri başçılığındaki Azerbaycan millî hükümeti ve 1995`de Güney Azerbaycan millî uyanış hareketi olarak, kabaca dört başlıkta topladığım Güney Azerbaycan millî hareketi, her döneminde binlerle ifade edilen sayılarda şehit vermiştir. Türk millî davası, elbette kanla beslenir. Kan dökmeden can almadan Türk hakimiyeti kurulamaz. Şehitlerimiz, iftiharımızdır. Atalarımız, Anadolu`da dahil Türk`ün yaşadığı toprakları güle oynaya değil, ucundan, kınından kan damlayan kılıçlarla yurt yaptı.. 

alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder