Bu Blogda Ara

28 Ağustos 2011 Pazar

BİR TÜRK BOYU ÇEPNİLER

TÜRK OĞUZ ÇEPNİ BOYU

Çepni boyu Türk Oğuz kavimlerinden gelen bir boydur. Oğuz beylerinin beyi, Hanlar Hanı Bayındır Han'dır . Oğuzlar'ın Müslümanlığı kabul etmelerinden sonra bu kavime genel olarak Türkmen denilmeye başlanmıştır.

Oğuz boyları, BOZ-OK kavimleri ve ÜÇ-OK kavimleri olmak üzere iki kola ayrılmaktadır. Bozoklar sol kavimlerdir ; Üçoklar ise sağ kavimlerdir . Bu “sağ” ve “sol” sıfatları bugünkü anlamda değil; belirtme, tanımlama ve gösterme anlamlarındadır. Oğuz'un ölümünden sonra çok değer verdiği ve bilge kişiliği ile tanınan Irkıl Hoca, devletin devamlılığını sağlamak ve ileride bir kargaşaya meydan vermemek için Oğuz'dan sonra yerine geçen Gün-Han'a; yirmi dört oğula birer lakap ve hayvanlarına vurmaları için birer damga ve ongun tesbit edilmesini teklif eder. Gün-Han bu teklifi uygun bulur ve icra görevini de Irkıl Hoca'ya verir.

ÇEPNİ'nin uğurlu kuşu SUNKUR' dur ve Doğan-Şahin-Atmacayı ifade etmektedir. ÇEPNİ nin koyun sürülerine bastığı bir özel damgası mevcuttur. Bu damga, Reşidüddîn'e göre; yatay şekilde duran, açık ağzı sola bakan üst çatalı biraz daha uzun bugünkü Latin alfabesinde bulunan temel büyük “Y ” harfi şeklindedir. Kaşgarlı'ya göre yatay “x” biçimindedir. Yazıcıoğlu'na göre ise “T” harfi şeklindedir.


Çepni, Üç oklar'ın en büyüğü olan Gök-Han'ın dördüncü oğludur.

BOZ-OK kavimleri YILDIZ HAN, AY HAN ve GÜN HAN isimli kollara ayrılmaktadır. BOZ-OK ların Beyi Uruz Koca'dır.

ÜÇ-OK Kavimleri ise, GÖK HAN, DAĞ HAN ve DENİZ HAN isimli kollara ayrılmaktadır. Üç-oklar'ın Beyi, Salur Kazan'dır.

BOZ-OKLU Gün Han kavimlerinden oluşan boylar; KAYI, BAYAT, ALKA-EVLU ve KARA-EVLU dur.

Ay Han kavimlerinden oluşan boylar; YAZIR, DÖĞER, DODURGA, ve YAPARLU'dur.

Yıldız Han kavimlerinden oluşan boylar ise AVŞAR, KIZIK, BEĞDİLİ ve KARGIN'dır.

ÜÇ-OKLU Gök Han kavimlerinden oluşan boylar BAYINDIR, BİÇENE, ÇAVINDIR ve ÇEPNİ' dir.

Dağ Han kavimlerinden oluşan boylar; SALUR, EYMÜR, ALAYUNTLU ve ÜREĞİR;

Deniz Han'dan oluşan boylar İĞDİR, BÜĞDÜZ, YIVA, ve KINIK' tır.


Çepninin kelime anlamı “Nerede yagı bolursa urur.” Yani, “nerede düşman görür ise savaşır”dır . (Reşdeddin Fazlullah-Câmiü't-Tevârih) Bir başka anlamı; “Eski Türk sözü olan küçük gurup-sürü anlamındaki çep veya çöp sözünden türemiştir . (Soltanşah Ataniyazov-Şecere) Kırgızca çep:kalkan ve Türkçe çeper: duvar, çit, parmaklık, dış taraf, dış yüzey, sınır, hudut sözcüklerinden hareketle sınır milleti, hudut koruyucu kavim, ülke savunmasında en önde olan millet anlamına gelmektedir. (Gyula Nemeth)

Çoğu araştırmacılar tarafından kabul edilen ortak görüşe göre Anadolu'ya ayak basan ilk Türk Boyu, veya ilk boylardan birisi Çepniler'dir. Endülüslü bir alim olan Ebu Hayyan , 1312 tarihinde Kahire'de yazdığı ‘Kitabü'l İdrak Li Lisan'l Etrak' adlı eserinde sadece KINIK ve ÇEPNİLER'den söz etmektedir.(Çepniler;sh.9) Demek ki bu yıllarda Çepniler sadece Anadolu'da değil, Mısır'da dahi tanınmaktaydı.

Toprağa, dolayısıyla vatanına Milli kültürüne, geleneklerine çok bağlı olan Çepniler, bu özelliklerinden dolayı, kurulan Türk Devletlerinin en uyumlu, derdini, ihtiyaçlarını en az dile getiren, her şart altında ülkesine her türlü destek ve katkıdan kaçınmayan asil ve soylu bir davranış içinde olmuşlardır. Buna karşılık “ Ağlamayan bebekler” gibi yüzyıllardan beri memnun edilmek için özel bir gayret ve özel bir proğram kapsamında görülmemişlerdir .

Yine Çepni Türkleri bilmektedir ki, kendi atasözü şöyle der: ”Ağlamayan bebeğe meme verilmez”. En kolay insan, en uyumlu insan, derdini en az söyleyen insanın elbette çok dikkate alınması beklenemez . Çilemize sarılıyor, doğa şartlarıyla mücadele ediyor, gençliğini yaşamadan beli bükülen genç kızlarımız için üzülüyoruz… Geçim korkusu ile boşalan köylerimize baktıkça İçimiz yanıyor. Cami altlarındaki çay ocaklarında, kahve oturmalarında insanların; “Bu köylere hangi hizmet ve yatırımlar gelseydi buralardan göçüp gitmezdik, gurbet ellerde dağılıp dökülmezdik” diye tartışmalar yaptıklarını görmekteyiz…

Gidebilenler gidiyor; gecekondu ve varoş mahallelerinin üyeleri oluyor. Gidemeyenler kendi köyleri ve kaderleri ile baş başa kalıyor…. Aynı zamanda çok iyi şartlarda yaşadığını zannettikleri köyden gidenlere imrendikleri de olmuyor değil zaman zaman...

Sen hiç olmazsa toprağa dokunuyor, dağlara bakıyor, çiçek kokluyorsun. Ağıtını, türkünü kimseden sakınmadan içinden geldiği gibi özgürce haykırıyorsun. O gidenler, herkesin paylaştığı zor bir dünyanın son varanları… Onlara kenar insanı, uyumsuz ve varoş insanları diyorlar. Zaten pek bir şey de kalmamış onlara, her şey paylaşılmış… Onlar kenarlarda; ürkek ve çekingen…

Köylerde kapılar birer birer kilitleniyor, Eli buruşuk, yüzü nurlu, gül kokulu analar sanki kendisinin çok varmış gibi plastik bidonlarda, beyaz çuvallarda gidenlerine kışlık erzaklar hazırlıyor… İçi yanık, gözü yaşlı... Köylerde kimseler kalmıyor onlardan başka.

İnsanlar göçüyor… Okullar taşınıyor…. Topraklar akıyor… Ormanlar tükeniyor, sular kuruyor… Öğrenci yokluğundan dolayı taşımalı okulları bile bir başka yere taşımanın eşiğine geldik. Hiç öğrencisi olmayan köyler oluşmaya başladı… Dağılıp dökülüyoruz da kimsenin sesi çıkmıyor… Herkes kendince her şeyi çok iyi biliyor! Bu kadar bilenin olduğu yerde benim sesime kim kulak verecek?

Çığırtkanlık yapmak, kapı aşındırmak, kapıdan kovulunca bacadan girmek, bebek gibi ağlamak bize ağır geliyor.

“Siz kendinizi kurtarabilmek için ilk önce kendinizi, nefislerinizin ipoteklerinden kurtarmalısınız. Şunu biliniz ki ben sizin çok yakınınız olduğum halde, nefislerinizin ipoteklerinden kendinizi kurtaramadıkça, size ben bile yardımcı olamam.”



Kaynaklar:

1- Prof. Dr. Faruk Sümer- “Oğuzlar”

2- Prof. Dr. Faruk Sümer- “Çepniler”

3- Kaşgar'lı Mahmut- “ ŞECERE-İ TERAKİME”

4- Türk Tarih kurumu yayınlarından “Belleten'in” 102 sayılı nüshasındaki Trabzon sancağı

kalesi; Rize, Trabzon, Giresun, ve Ordu illeri tarihleri,

5-Meydan Larus Ansiklopedisi, İslam Ansiklopedisi ve Pontus Krallığı tarihçisi

Paneres'in eseri.

6-Araştırmacı-Yazar Abdullah GÜLAY'ın “Ağasar Çepni Kültürü-GEYİKLİ” adlı eseri

Yazının tamamını okuduktan sonra Anadolu'da yaşayanların aynı soydan geldiği açıkca belli değil midir ?



yazı araştırmacı-yazar Abdullah GÜNAY'ın Geyikli Beldesi Sitesinde ki yazarlar köşesinden alıntıdır. 


http://www.idefix.com/kitap/cepniler-anadolunun-bir-turk-yurdu-haline-gelmesinde-onemli-rol-oynayan-bir-oguz-boyu-faruk-sumer/tanim.asp?sid=HN7IZXLSBE6RWZYFHP90

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder