Bu Blogda Ara

27 Temmuz 2010 Salı

ATATÜRK’ÜN 20 ŞIKLIK SIRRI




O, ‘karizma’nın öteki adı. Bunu karakteri, askeri ve siyasi başarıları kadar giyim zevkine de borçlu. Ardında bıraktığı her fotoğrafında bu kadar şık olması tesadüf değil...

Modayı izlemekten çok kendi modasını yaratıyordu. Bizzat çizdiği kıyafetleri Beyoğlu’ndaki iki terzi dikiyordu, çoraplarını da aldığı Arman ve Rum asıllı Ekonomides. Frak ve smokinleri İsviçre’de bir terzinin elinden çıkıyordu...
Bu cümleler, ‘Gazi’nin Son Tanıkları Anlatıyor; O Daima Şıktı’ adlı kitaptan. Nebil Özgentürk’ün 1989’da hazırlamaya başladığı kitapta tanıklara ve fotoğraflara başvuruldu, 25 tanıkla röportajlar yapıldı. Proje, 20 yıl tozlu raflarda bekledi. 2010 başında tüm belge ve kayıtlar yeniden ortaya çıkarıldı.

İngilizlere özel kıyafet
Piyasaya yeni çıkan kitapta, Atatürk’ün hastalığının ilerleyen günlerinde İngiliz diplomatlara verdiği davete nasıl hazırlandığı anlatılıyor: “Yaverinden günün İngiliz modasını öğrenmesini ve ona uygun kendisine kıyafet diktirilmesini istiyor. Yaver, ‘marin’ modasının izini sürüyor ve Atatürk konuklarını saks mavisi ceket, beyaz pantolon, jakarlı lacivert kravat, beyaz ayakkabı ve Kılıç Ali’nin armağanı kasketle karşılıyor.”


ONU ÖZEL YAPAN 20 DETAY
Kitapta gazeteci Berat Günçıkan, “Protokol yarı devlettir” diyen ve resmi kıyafetlerine büyük önem veren Atatürk’ün giyim zevkini özetliyor:

1. Günlük kıyafetlerinin bir kısmı Paris’ten, Deporant mağazasından alınıyordu. Söylenenlere göre, Fransa’daki terzisinde Atatürk’ün bedeninde bir model bulunuyor, istenilen kıyafet bu modele göre dikiliyordu.
2. Gömlekte genellikle açık renk, beyaz, krem ya da bej tercih ediyordu. Savarona yatı alındıktan sonra kısa kollu, ipek ya da keten gömlek giyiyordu.
3. Değişik yaka çeşitleri kullanıyor, kimi zaman yaka takıyordu.
4. Gömleklerinde önce Arap harfleriyle daha sonra Latin harfleriyle isminin baş harfi yazan arma kullanılıyordu. Arma gömleğinin koluna ya da göğüs kısmına işleniyordu.
5. Yazlık giysilerinin altında çorap kullanmıyor, sandaletlerini çıplak ayaklarına geçiriyordu.
6. Çamaşırında daha çok ipek kullanıyor, üzerine de mavi-lacivert çizgili, kirli beyaz renkte, şal yakalı bir robdöşambr alıyordu.
7. Hemen hemen hepsi siyah olan takım elbiseleri üç parçadan oluşuyordu, ceket, pantolon ve yelek.
8. Yeleğinde köstekli saati, ceketinin küçük cebinde ise mendili hiç eksik olmuyordu.
9. Daima ütüsünün düzgün olmasına, kıyafetin yürürken sarkma yapmamasına, kıvrılmamasına dikkat ediyordu.
10. Seyahatlerinde daha çok tüvit takımını, güderi ceketini, ‘riding coat’ tarzındaki jokey pantolonlarını giyiyordu.
11. Aksesuar olarak bastonun yanı sıra kol düğmeleri, çok sık olmasa da yaka iğnesi eksik olmuyordu.
12. Askerliğinin ilk döneminde fes, savaş yıllarında kalpak kullandıktan sonra Batılı tarzda şapkalar taktı. Panama, silindir, melon, kasket... Şapkalarına da, bütün giysilerine olduğu gibi isminin baş harflerinden oluşan bir marka işleniyordu: G.M.K.
13. Kimi zamanlar kaşkol da takıyordu. Kimisi ‘Sulka and Company’ marka, krem rengi, kar tanesi desenli ipek kumaştan yapılmış kaşkollar gardırobunu süslüyordu.
14. Frak ve smokinlerinde daha çok yün krep ve kumaş kullanılıyordu. Yeleklerde ise satene ağırlık veriliyordu.
15. Smokin ve frakta beyaz papyon takmayı yeğliyordu.
16. Pelerin, ilk kez onun omuzlarında görüldü. Hem savaşta hem cumhurbaşkanlığı döneminde, bazen siyah, bazen mavi pelerin atıyordu omuzlarına. Zor giyinebilen ve taşınabilen pelerini değme aktörlere taş çıkartacak kadar etkileyici kullanıyordu.
17. Kruvaze ceketten pek hoşlanmıyor ve bu modelden uzak duruyordu. Boyunu daha uzun göstermesi için ceketlerinin omuz ıskalasını arkaya doğru diktiriyordu.
18. 42 numara, daha çok bağcıklı rugan ayakkabı giyiyordu. Ya İngiltere’den getirilen ya da Sirkeci’deki Altın Çizme’ye ve Nuri’ye sipariş verilen ayakkabılarında duruma göre tozluk da kullanıyordu.
19. Rugan ayakkabılarının astarını kırmızı kadifeyle kaplatıyordu.
20. Çizgili çorapları yeğliyordu. İçi kuzu, bilekliği kurt kürkünden eldivenlerini çok seviyordu.


CHANEL’E ÜNiFORMA SiPARiŞi
Türkiye’nin en önemli modacılarından Vural Gökçaylı, kitapta Atatürk’ün Coco Chanel’le yaptığı çalışmayı anlatıyor. Kendisiyle konuştuğumuz Gökçaylı, “Atatürk, ordunun ilk giysilerini Coco Chanel’e çizdirmiştir. Ordu, yirmi yıl öncesine kadar bu üniformaları giyiyordu. Atatürk, subayların kısa kollu kıyafetleri için de çalışmalar yapmıştı. Paris’te ‘Biblioteque Nationel’de Chanel’e verdiği siparişlerin belgelerini gördüm. Atatürk, dünyayı, dünya modasını, dünya sanatını yakından takip ediyordu, dönemin tüm yeniliklerinden haberi vardı, en önemlisi vizyonu vardı. Chanel’deki yetenek de onun dikkatini çekmişti” diyor.

ATA’YA BURBERRY TESTi
Kitapta, Celal Bayar’ın bir anısı şöyle aktarılıyor: “9 Eylül 1932’de ikinci kez İktisat Vekaleti’ne (Maliye Bakanlığı) geliyor. O günlerde muhafazakarlar düşmüş, İngiltere’de güya liberal bir hava var. Dünya buhranı da ortalığı kasıp kavuruyor. Londra’da bir ‘para konferansı’ düzenleniyor. Türkiye’yi temsilen Bayar’ın başkanlığında bir heyet Londra’ya gidecek. Bayar, yola çıkmadan önce Atatürk’ü ziyaret ediyor, bir emri olup olmadığını soruyor. O da, Burberry kumaş istiyor. “Bir de kendine al, diktirip beraber giyelim Celal Bey” diyor. Biraz da sitem ediyor: “Ne yapalım, o ayarlarda kumaş yapamıyorsunuz.” Oysa o yıllarda Hereke fabrikasında bu firma adına kumaş üretiliyor, damgası vuruluyor. Atatürk’e bir şey söylemiyor Bayar, “Hay hay emredersiniz” demekle yetiniyor. Sonra fabrika müdürünü çağırtıyor, üçer metrelik iki parça kumaş hazırlatmasını istiyor, dönünce alacağını söylüyor. Bu konuşmayı kimseye söylememesi için de uyarıyor. Konferansa gidip dönüyor, kumaşları alıp Atatürk’ün yanına çıkıyor. Kumaşı eliyle kontrol eden Atatürk, “Söyle bakalım Celal Bey, bunu memleketimde ne zaman yapacaksın?” diyor. Bayar, ayağa kalkıp, “Memleketimizde yapıldı Gazi Hazretleri. Buyurun bakın, Hereke!” diye yanıt veriyor.

alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder